top of page

Sanatı Sanat Yapan Nedir?

Güncelleme tarihi: 15 Kas

Tarihsel Çerçeve

İnsanlık tarihinde kavramlar zaman içerisinde farklı anlamlara bürünmüş toplumlar tarafından farklı yorumlamalar almıştır. Aynı kavram dahi farklı coğrafyalarda farklı anlaşılmıştır. Sanatın ne olduğu insanlık tarihininin farklı dönemlerinde farklı şekilde yorumlanmıştır. Biçim ve içerik zaman içerisinde değişti.


İnsanların henüz mağaralarda yaşadığı yıllarda insanlar için sanat büyü niteliği taşırdı. Binlerce yıllık Mısır tarihinde sanat; siyasal ve teolojik düzeni görünür kılmak için bir araçtı. Yunanlıların felsefi yaklaşımları ile sanat-estetik kavramı ile tanıştı. Hristiyanlığın hüküm sürmesi ile beraber sanat Tanrı’nın mesajını taşıyan bir araca dönüştü. Rönesans dönemi ile içerik belki bundan çok değişmedi ama yeni dinamikler -anatomi, perspektif vb.- sanatla tanıştı. Sonrasında süregelen akımlar ile beraber sanata farklı dinamikler eklenmeye devam etti. Bunlardan en önemlisi de aslında bireysellik.


Lascaux Mağarası, “Koşan Boğa” Duvar Resmi (MÖ 15.000 civarı)
Lascaux Mağarası, “Koşan Boğa” Duvar Resmi (MÖ 15.000 civarı)

Modernleşme ile birlikte toplumların düşünme biçimleri, değerleri ve estetik anlayışları değişmeye başladı. Sanat da bu değişimden nasibini aldı.


Modernizm ile birlikte sanat, önceki dönemlerin biçimsel kalıplarından uzaklaştı. Sanatçılar için artık önemli olan “nasıl” yaptıkları değil, “ne” anlatmak istedikleri haline geldi. Biçim geri planda kaldı; fikir ve düşünce ise giderek merkeze yerleşti.


Pablo Picasso, Les Demoiselles d’Avignon, 1907.
Pablo Picasso, Les Demoiselles d’Avignon, 1907.

Sanatın İnsanla İlişkisi

Sanat kavramını tartışmaya açmadan önce mevcut terminolojik tanımları gözden geçirmek gerekir. Türk Dil Kurumu, sanatı “insanın iç dünyasını dışa aktarma biçimi” olarak tanımlamaktadır. İnsan yaşamı boyunca birçok olay ve kişiyle karşılaşır; bu deneyimlerin bir kısmı olumlu, bir kısmı ise olumsuzdur. Özellikle olumsuz deneyimlerin bireyin içinde birikmesi zamanla ruhsal bir yıpranmaya yol açar. Bu nedenle sanat, kişinin içsel yüklerini dönüştürmesine imkân sağlayan önemli bir ifade ve terapi aracıdır. 


Paylaşmak, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Bir yemeği, bir yolculuğu ya da bir anıyı paylaşmak nasıl ortak bir duygu alanı yaratıyorsa, bir sanat yapıtıyla karşılaşmak da benzer bir paylaşım deneyimi sunar. Sanat aracılığıyla duygu, düşünce ve hisler arasında bir bağ kurulur ve bu bağ çoğu zaman bize iyi gelir. Nitekim en çok benimsediğimiz şarkılar, kendi duygularımızla örtüştüğünü düşündüğümüz kişiler tarafından üretilmiş olanlardır. 



Sanat, sanatçı ile izleyici arasında derin bir bağ kurar. Bu bağ sayesinde iki taraf da iyileşebilir. (Rubin, 2024).

Sanat Yapıtı ve Öznellik


Yaratıcı bir kudretin varlığını kabul edenler için, sanatın kaynağına ilişkin daha metafizik bir yaklaşım da mümkündür. Bu bakışa göre Tanrı evreni yoktan yaratmıştır; insana ise bu yaratma gücünden sınırlı bir pay verilmiştir. Ancak insanın yaratımı yoktan değil, duygu, düşünce, deneyim ve bilinçaltından beslenen bir yeniden inşa sürecidir. Bu nedenle sanatçının üretimi, öznel iç dünyanın dışavurumudur.

Varlığımızı yaratarak ifade ederiz; yaratıcılık oluşun zorunlu bir devamıdır. (May, 1994).

Platon, sanatın doğasına ilişkin yaptığı ayrımda “her şeyle ilgilenen üç sanat vardır: Biri onları kullanan, biri onları yapan, üçüncüsü de taklit eden” der (Platon, 1992). Bu sınıflandırma, sanatçının gerçekle olan ilişkisini düşünmek açısından bugün hâlâ önemli bir çerçeve sunar. 


Sanatçı, kendi iradesiyle ve seçtiği yöntemlerle iç dünyasını görünür kılan kişidir. Bu bağlamda niyet ve öznel ifade belirleyici unsurlardır. Bu noktada Leonardo da Vinci örneği dikkat çekicidir. Da Vinci’nin üretim pratiği incelendiğinde eserlerinin sayıca sınırlı olduğu ve çoğunlukla sipariş üzerine çalıştığı görülür. Bu nedenle onu yalnızca “sanatçı” olarak tanımlamak eksik kalabilir. Sfumato tekniğini geliştirmesi onu usta bir ressam, anatomi, mühendislik ve optik alanlarındaki çalışmaları ise onu bilim insanı ve mühendis kılar. 


    Leonardo da Vinci, Mona Lisa, 1503–1519.
Leonardo da Vinci, Mona Lisa, 1503–1519.

Benzer biçimde, bir orkestradaki müzisyenler yüksek teknik becerilere sahiptir; ancak çoğunlukla başkalarının eserlerini icra ederler. Bu nedenle onları “yorumcu” olarak nitelendirmek daha uygun olabilir. Sezen Aksu’nun sanatçı kimliği, hayatını ve duygularını doğrudan şarkıya dönüştürmesinden gelirken, Sertab Erener güçlü sesiyle eserleri yorumlayan bir vokalist olarak öne çıkar.


Eser sizin kim olduğunuzu ve ne yaşadığınızı temsil etmiyorsa nasıl güçlü bir etki yaratabilir?(Rubin, 2024).

Sanatçının sanat olarak nitelediği her şey sanattır; bu nedenle “iyi sanat” ya da “kötü sanat” gibi mutlak kategorilerden söz etmek mümkün değildir. Yalnızca bize iyi gelen ve gelmeyen ifadeler vardır.


Bir şeyin güzel olmadan da sanat olabileceği düşüncesi, XX. yüzyıl felsefesinin en önemli kazanımlarından biridir. (Danto, 1981).

Bu durumu basit bir benzetmeyle açıklamak mümkündür: En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz meyveyi düşünün. Sevmediğiniz meyve, diğeri kadar değerli ve özenle yaratılmıştır; yalnızca sizin damak zevkinize hitap etmiyordur. Sanat eserleri için de durum benzerdir. Bir eserin bize hitap etmemesi, onun değersiz olduğu anlamına gelmez; yalnızca bizim iç dünyamızla uyumlu bir frekans yakalanmamıştır. 


Bu nedenle estetik değer mutlak değildir; izleyiciyle eser arasındaki kişisel frekans üzerinden anlam kazanır. 





KAYNAKÇA


Türk Dil Kurumu. (2025). Güncel Türkçe Sözlük. https://sozluk.gov.tr 


Rubin, R. (2024). Yaratma Eylemi: Bir Varoluş Biçimi (Çev. Emre Gözgü). Domaniora. 


May, R. (2017). Yaratma Cesareti (Çev. B. Onaran). Okyanus Yayıncılık. 


Plato. (1992). Republic (Çev. G. M. A. Grube). Hackett 

Publishing. 


Danto, A. C. (1981). The Transfiguration of the Commonplace: A Philosophy of Art. Harvard University Press. 


 
 
 

Yorumlar


bottom of page